Güncel
Peşaver’in ‘egzotik’ halleri - Akif Emre
Paşaaver'i her zaman kalabalık ve tozlu caddeleriyle hatırlayacağım. Öbek öbek insan yığınları kaldırımı olmayan cadde kenarlarında ayakta bekleşirken ya konuşurken yahut sıra sıra diz çökmüş, derin derin düşünür haldedir.
Genellikle sakallı çehrelerini haşmetli sarıklarının tamamladığı işsiz insanların öbek öbek, tek başına, sessiz devimlerine mistik bir anlam yüklememek imkansız. Hint kökenli diğer komşu kavimlere göre açık tenli, bölgenin en iri yapılı. Savaşçı milletin bu kadar durağan, uysal görüntüsü çelişki gibi gelir ilk bakışta. Doğu'nun mistik gizeminden bir parıltı mı bu derin bakışlar yoksa egzotik durağanlığının miskin kayıtsızlığı mı.
Her iki yaklaşım da Peştunların, Pencabilerin, Sindilerin ne yaşadıkları sorunları ne de hayata dair beklentilerini, alışkanlıklarını açıklamaya yetecektir... İşsiz ve parasız ama mütevekkil, sürgün ama yurduna bir gün döneceğinin umudunu içinde yeşerten, yavaş adımlarla sabrı, belki de tahammülü yudumlayan insanlar.
Trafik işaretinden, yol çizgilerinden azade geniş, rastgele açılmış intibaı veren bazen asfalt ama her halükarda toz toprak içindeki caddelerden geçen araçların çeşitliliği çok şeyi açıklar... Ara sıra son model lüks otomobilin yanı sıra geçen dünyanın tüm renkleriyle bezenmiş çoğunlukla kamyondan bozma otobüsler, bolca at arabaları, şehri bir arı kovanı efektiyle dolduran üç tekerlekli rakşa'lar ve zaman zaman mandaların çektiği arabalar aynı yolu paylaşır. Aynı anda bir kaç yüzyıllık teknolojik dönüşüm bu caddenin çizdiği zaman çizgisinde doğrusal olarak ama çelişkilerin zikzakında izlenir.
Sovyetler'in Afganistan'ı işgal ettiği, direnişin de en yoğun olduğu günlerdi. Yerli halkının da zaten Peştunlardan oluştuğu bu Serhat eyalet merkezinde yoğun bir Afgan muhacir nüfus barınıyordu. Muhacir kamplarında kalmayıp şehre yerleşenlerin yaşadıkları semtler belli olsa da Afganların varlığı tüm bölgede hissediliyordu. Hayber Geçidi'nin kuzeyinden akan her dil ve etnisiteden Afganistanlı muhacirlerle, güneyinde kalan büyük kısmı Peştun aşiretlerin oluşturduğu nüfusu ayırt etmek güçtü ilk bakışta. İçi çe karışmış gibi gelen ama aslında derin farklılıkların olduğu bu yüzbinlerce kitlenin birbirine yakın gelenek, kültür, giyim tarzı aradaki farkı siliyor. En azından benim gibi dışarıdan bakan bir göz kısa sürede Afganistanlı Hazara, Tacik, Özbek hatta Peştun ile Peşaverlinin arasındaki farkı görmesi imkansızdı.
Kadim kültürlerin beslendiği, tüm geleneksel kodların canlı olduğu Müslüman coğrafyada dolaşırken ne kadar batılılaştığımızı, sadece kılık kıyafet bakımından değil, alışkanlıklardan kalmış değerlere hatta doğuyu algılayış şekliyle neredeyse ortyantalist bakışın hakim olduğunu fark edecektim.
Yine sıcak ve tozlu bir günde 'aşiretlerin denetimindeki kendi içinde bağımsız yasaları olan 'serbest bölge'ye kamyondan bozma otobüsle vardığımda gerçek anlamda zaman tüneline girdiğimi hissettim. Gördüklerim sürreal bir film setinden farksızdı sanki.
Cuma vaktiydi, namazdan evvel dolaştığım çarşıda gördüklerim karşısında hayretler içinde kalacaktım. Duymak, bilmek ve bizzat görmek, şahit olmak arasındaki mahiyet farkını idrak ediyordum adım adım. Normal işyerinde bile kalaşnikof silahlarla oturan esnaf, sırtında herhalde İngiliz işgal günlerinden kalma uzun silahı ve kocaman sakalı ve omuzundan sarkan görkemli ipek dokuma sarığı ile dolaşan ihtiyar. Az sonra Cuma namazı için girdiğim caminin avlusunda ancak yer bulabilmiş hasır bile olmayan zeminde namazı beklemeye başlamışken huşu içinde vaazı dinleyen Peştunun... Hemen yanında büyükçe bir uzun namlulu silahın uzandığını görmek tüm mistik algıları altüst etmeye yetecektir. Silahın Peştun erkeği için ne anlama geldiğini bilmeyen biri bunu sadece Afganistan'daki savaşla açıklamaya çalışacaktır. Oysa silah ister Afganistanlı ister Pakistanlı olsun Peştun için kimliğinin bir parçası, namusu demekti.
Şaşılası olan çok daha derinlerde, karmaşık, sade ama katmanlı bir hayat tarzının, coğrafyanın, kültürün, sosyal yapının, siyasetin ve de uluslararası her tür mücadelenin bu daracık alanda ne zaman ve ne şekilde karşınıza çıkaracağını kestiremeyişiniz... Sadece kültürel kodların, sosyoekonomik farklılıkların sizi hayret makamına sürüklemesinden öte haller. Sıra sıra baraka türü dükkanlarda her tür kaçak eşya sergileniyor. Vitrinde bir yumak halindeki malzemenin ne olduğuna kestirememiştim bir türlü. Uyuşturucunun bile vitrinde sergilendiği bir coğrafyada kendime gelebilmek için daha çok zaman geçirmem gerekecekti ve henüz yeniydim keşfimde.
Yıllar öncesinden, kendi içinde yarı bağımsız statüsü olan aşiret bölgesinde beni hayret makamına fırlatan görüntünün yeniden canlanmasına bir Sovyet diplomatın sözleri gerekçe oldu. Aslen Özbek ama Rus dışişlerinin Asya bölüm direktörlerinden. Sovyet geleneği içinde yetişmenin gereği bugünlerde bir Rus gibi konuşuyor.
Mehmet Öztürk, gözden kaçan ama bence çok önemli bir haber yaptı. Putin'in Afganistan özel temsilcisi ve Dışişleri Bakanlığı Asya bölümüm ikinci direktörü Zamir Kabulov ile Afganistan işgalini konuştu.
Sovyetlerin Afganistan işgalinden Talibana, Amerika'nın Afganistan macerasından El Kaide'ye uzanan kritik konularda Rus diplomasisinin bakışını ortaya çıkaran söyleşide ilginç ayrıntılar var. Asıl ilgimi çeken uyuşturucu trafiği ve Amerika, uluslararası mafya ve gizli servisler hatta Taliban ilişkisine dair dile getirdiği iddialar.
Bilinen bir gerçeği tekrarlıyor Kabulov, dünya uyuşturucu trafiği büyük devletlerin yani özellikle Amerika'nın kontrolündedir ve istihbarat örgütlerinin desteği olmadan yürütülmez. Amerikan işgalinden sonra Arnavut mafyasının gelerek bu trafiği düzenleyen bir anlaşma yapıldığını ileri sürüyor ve ama arkasında mutlaka istihbarat desteği olduğunu işaret ediyor. BM raporlarında Taliban döneminde nerdeyse dibe vuran uyuşturucu imalinin Amerika'nın işgali sonrası birden bire yükselmesinin de aldatıcı olduğunu iddia ediyor. Kabulov'a göre Taliban kullanımını yasakladığı uyuşturucuyu, Batılara satmak şartıyla ticareti denetim altına aldı.
Bölgedeki hesaplaşmanın nükleer, stratejik, yeraltı kaynakları bakımından pek çok açıklamaları olabilir. Ama tarihte farklı coğrafyalarda da 'Afyon Savaşları' namıyla hesaplaşmaların olduğunu hatırlayınca olaya bir de bu açıdan bakılmasında fayda var.
YENÄ° ÅžAFAK
Henüz yorum yapılmamış.